241. Hikmet
İlâhi, bâtıl işlerden bana ver pişmanlık,
Sayısız suç ve isyânlar kanlı kılıp yüreğimi.
Günâhımı yâdıma salsam, kemiklerimi parçalar,
Cihanda hiç kimse var mı benim gibi suçlu ve isyânkâr?
Ya Rabbî, temiz Zâtın, eğer lutf etmesen nâgâh,
Kabir darlık, yolun aydınlık, bütün işler pişmanlık.
Dedin “Lâ taknetu... ” rahmetinden ümidim çok,
Kıyâmet tanı atınca, başıma salma şaşkınlık.
Muhammed ümmeti kıldın, yolum şaşırtma, yâ Rab,
Şefâatden mahrum kılıp, arada bırakma sersemlik.
Hevâ-yı nefs ve cehlimden Azâzil daimâ sevinçli,
Yolum eğri, özüm gâfil, yürüyüşüm hepsi şeytanlık.
Müslüman oğluyum dedim, hani tâat-ibâdetin,
Günâhdan özge hâsıl yok, hani dostlar, müslümanlık?
Elimde teşbih tanesi, gönülde tuzak ile tezvir,
Namaz ve orucu dışlayıp, dilimde sade yalanlık?
Bu hâlet ile ben günâhkâr nasıl kulunum ey, yâ Rab,
Huzur-ı gönülde tâat yok, gönül dâima perişanlık.
Bu dünyâ malını yığdı, vefâsını görmedi bakın,
Girip yer altına görün, cihândan gitti huzur.
Cihan hazinesi vâle hoşdur Hüdâ yolunda sarf etsen,
Fakîr ve çâresizlere ki, olsan hayırlı ve ihsânlı.
Cihan bağın gülünü koparsan, olur her lahza pejmürde,
İrem bağının gülünü koparsan, özüne yetti pâyânlık.
Eğer sen bendelik kılsan, Hüdânı kahrından kork,
Hüdânın kahrından korksan, varırsan orada îmanlı.
Günâhım sayısını söylesem, çöllerin kumundan çok,
Gülersin habersiz kahkahayla, nasıl utanmazca nâdânlık.
Kıyâmet kâdısı sorsa, düşer başına yüz bin âh,
Günâhım vehminden korkup, düşer cismime titreme.
Bütün işler sana kolay, şaşkınlık bizlere zorluk,
İlâhi, sen kerem ile yoluna sal kolaylıkla.
Lahid içre varıp yatsam, nasıl olacak beni hâlim,
Melekler sorup söyler nasıl insaf, insanlık.
Hüdâ’dan nasibini yedin, hani tâatda olanın,
Utanmaz habersiz âdem, alıp geldin mi hayvanlık?
Kaldırıp gürzünü vurunca, kemikler paramparça olacak,
Seni cehennem yönüne götürüp, kılırlar ateş hükmünül.
Gaffâruz-zünub adı, olma Kul Hoca Ahmed gâfil,
Görür şüphesiz cemâlini her zaman gözü giryânlı.