206. Hikmet

 
Ey dostlar, yürek bağrım oldu kebap,
Aşksız ademin aşk kadrini bildiği var mı?
Gece-gündüz gurbet çekip aşk yolunda,
Vasıtasız Hak didarını gören var mı?

Taşkın duran deryalar gibi kaynayıp yürüyen,
Dünya malını görüp, ona mağrur olan.
Kibir ve heves, ben ve benlik dava kılan,
Karun benzeri dünya malını gören var mı?

Aşk şiddeti başa düşse aşık bilir,
Yabancılar taşlar atıp ona güler.
Divâne deyip başını yarıp kana boyar,
Mansur benzeri aşk dârına binen var mı?

Aşık Mansur "Ene’l-Hak" deyip yaşı aktı,
Kırklar ile yoldaş olup vücudunu aştı
Yürek bağrı kebap olup eriyip aktı.
Kabir içinde kırkları gören var mı?

Şeyh Şibli semâ eyleyip daim yürüdü,
Taht ve bahtını dışlayıp Edhem dükkan kurdu,
Pervane gibi mumunu görüp özünü vurdu,
Pervane gibi ahker olup yanan var mı?

Leyla diye sahralarda Mecnun geçti,
Leylayı gördüğü zaman şuuru gitti.
Hayran olup, sersem olup, başı dondu,
Geçmiş aşık erenleri gören var mı?

Şirini deyip dağlar gezip Aşık Ferhad,
Şirini gördüğü zaman kıldı feryad.
Akıl ve şuurunu dağınık kılıp verdi berbat,
Aşık olup ölmeden durup ölen var mı? 

Zünnun Mısri öz şehrinden çıkıp gitti,
Şeyh Bayezid yetmiş yolu özünü sattı.
Özünü bilmeden perişan olup başı dondu,
Öyle erler davasını kılan var mı?

İbrahim öz oğlunu kurban kıldı,
İsmail didar diye canını verdi.
Gözünü açıp Hak cemalini hazır gördü,
İsmail gibi Hak cemalini gören var mı?

Çok aşıklar bu dünyadan geçip gitti,
Kabristan menziline varıp yetti.
Eş-çocuk, ev-barkını dışlayıp geçti,
İbret alıp kızıl yüzü solan var mı?
 
Kul Hoca Ahmed, dertsiz geçti ömrün, anla!
Hizmet kılıb, erenlerin sözünü dinle.
Nedâmette yaşını döküp, dinmeden ağla,
Burada ağlayıp ahirette gülen var mı?


sonraki
Divanı Hikmet görseller için
Resim Galerisi